Ana Sayfa
     İletişim
     Ziyaretçi defteri
     FIKRALAR
     ESKİŞEHİR HARİTASI
     RÜYA TABİRLERİ
     AŞK
     KATEGORİLER
     PARLAK RESİMLER
     TÜRKİYE HATİTASI
     KOMİK HABERLER
     KOMİK RESİMLER
     DÜNYA HARİTASI
     ÖZEL SÖZLER
     ÖZEL SÖZLER 2
     MAGAZİN
     DİYET PROGRAMI
     ESKİŞEHİR KURS İLANLARI
     ESKİŞEHİR İŞ İLANLARI
     FİLM İZLE
     GAZETELER
     SPOR
     SAĞLIK
     OYUNLAR
     DERSLER
     Şarkı Sözleri
     ANİMASYONLAR
     MÜZİK DİNLE
     PARLAK YAZI
     PARLAK RESİMLER 2
     TİTANİC



CEMCERHAZ SİTE - AŞK


WWW.CEMCERHAZ.TR.GG


Aşk Nedir

 

     Bu aşkın herkes için aynı olmadığını, zamana ve kişilere göre değişen bir duygu olduğunu gösterir. Ama yine de aşkın değişmeyen, evrensel bir yönü de vardır. Bu, iki insan arasında derin ve kalıcı bir ilişkinin kurulmasıdır.

Hayatının şu ya da bu döneminde herkesin tatmış olduğu bir duygudur bu: İki insan bakışırlar ve birbirlerine çekildiklerini hissederler. Aşk, rastlantısal ve karşı konulmazdır. Aşık olan insan, aşık olmaya karar verdiği için yapmaz bunu; hatta başlangıçta çok derin bir ilişkiye bile girmeyi beklemiyordur.

Aşk, planlanmamış, irade dışı gelişen duygusal bir harekettir. Eski mitolojiye göre, aşık olmak insanın bilincini, iradesini ve yargılama yetisini askıya alır. Aşk tanrısı okunu atar ve insan iflah olmaz bir sevdaya düşer. Hemen bütün toplumlarda, daha çok küçük yaşlarda çocuklara insan yaşamının bir amacının da evlenmek, sevmek ve sevilmek olduğu öğretilir. Çevrelerinde herkes evlilikten, büyük aşklardan, erkek kadın ilişkilerinden söz etmektedir. Ergenlik çağına geldiklerinde çocukların kafaları aşk ve sevgi hakkında bir yığın basmakalıp düşünceyle dolmuştur bile. İlk gençlik çağının ateşiyle, daha aşık olmadan aşk hakkında düşünmeye başlarlar.

Birçok genç, karşılaştıkları vakit "gerçek aşkı" tanıyıp tanıyamayacaklarını merak ederler. Oysa böyle bir merak yersizdir, çünkü herkes kendi başına geldiğinde böylesine benzersiz bir duyguyu hemen ayırt edebilecektir. Bununla birlikte, aşkın hedefini bulamadığı da olur: İnsan şiddetli bir aşık olma arzusu taşıdığı, içini yakıcı bir sevda duygusu kapladığı halde bir türlü uygun bir sevgili bulamaz. Hiçbir eş adayı, karşı cinsten hiçbir kimse, içindeki kavurucu duyguya denk düşmemektedir. Bu durumdaki insanlar çoğu zaman aşkı idealleştirirler; ideal bir sevgili peşinde koştukları için gerçekle bir türlü uzlaşamazlar.

Ünlü filozof Platon'un "Şölen" adlı yapıtında şöyle bir efsane yer alır: İnsanlar başlangıçta küre biçiminde yaratıklardır ve öylesine becerikli, zeki, enerjik ve yaşam doludurlar ki, tanrılar kendilerini tehdit altında hissederler. Bu tehlikeden korunmak için bu küre biçimindeki insanları ortadan ikiye bölerler; insanın başlangıçtaki bütünlüğü kaybolur, biri dişi biri erkek olmak üzere iki tane yarım varlık çıkar ortaya. Bundan böyle bu yaratıklar hep yeniden bütünleşmeye, dişi ile erkeği birleştirmeye çabalarlar ve bütün enerjilerini de bu bütünleşme çabasında harcayıp tükettiklerinden ötürü de tanrılar için bir tehlike oluşturmaktan çıkarlar.

Bu, aşkla ilgili iki doğruyu dile getirmektedir: Birincisi, aşkın insanlara bir bütünlük kazandırdığıdır. Aşk, insanları yarımlıktan kurtarırken, onlara yalnızken sahip olamayacakları bir sınırsızlık ve tamamlanmıştık duygusu vermektedir. Ama aynı zamanda, bu bütünleşme insanların kendilerini harcamalarına tüketmelerine mal olmaktadır. Aşık olan insanlar her türlü ihtiyatı elden bıraktıkları, serveti ve başka alanlardaki başarıları bir yana ittikleri i-çin sonuçta mutlaka zararlı çıkmaktadırlar.

Kuşkusuz, bütün geleneksel öyküler gibi burada anlatılanlar da mutlak olarak kabul edilemez. Büyük aşklar yaşadıkları halde yaşamlarının diğer alanlarında da verimli olabilmiş kişiler olduğu gibi, sırf aşksız kalmaktan ötürü kısırlığa ve başarısızlığa mahkum olmuş kişiler de vardır. Belki söylenebilecek tek şey, aşkın öyle hafif ve iz bırakmadan geçen bir deney olmadığı, sevdaya düşen kişinin her türlü sonuca katlanmak zorunda olduğudur.

Niçin aşk? Nedir bu aşk denilen şey, elle tutulmaz gözle görülmez bir şeyse'nedir bu yaşanan somut acılar, güzellikler? Tek başına aşkı tanımlamak her şeyden soyutlamak mümkün mü? Hayır! Aşk günümüzde bazılarına göre plastik kullanılarak yeniden yapıldı. Dünyada yaşanan suniliğe doğru gidiş aşkın etrafını sardı.

Nedir şu aşk? Aşk hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir, bu yüzden de kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz. Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o, adı kendisidir zaten. Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur, "Aşık oldum" dediğiniz an akan sular durur, küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla anlayabilir, çünkü aşkın dili tektir.

Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik, aşkın sırrını da çözerdik herhalde. Ama o zaman da aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolurdu.

Aşk hayata karşı işlenen en güzel ve en doğru suç ortaklığıdır, aşk hayatın bütün tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır. Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz. Ve elbette yaşanılan aşkı suçlamak, yargılamak, karalamak, inkar etmek de aşka yakışık kalmaz. Bu önce haksızlık, kendinize saygısızlık olur. İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını, karşılık görmese de, acı çekeceğini hissetse de, yarın terk edileceğini bilse de taviz vermemeli aşkından, "Seni seviyorum" diyebilmeli göğsünü gere gere. Aşk iste o zaman aşktır. Ve bunun doğrusu yanlışı yoktur, zaten aşkın kendisi doğrudur, kime karşı duyuluyorsa bu aşk, doğru insanda işte odur.

Aşkın zamanı yoktur, hep hazırlıksız yakalar insanı. Aşkın ne zaman gelebileceği belli olmadığı gibi, ne zaman gideceği de hiç belli değildir. Fazla vakti yoktur onun, uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülü de yoktur. Bir başka göze bakmaya, bir başka tene dokunmaya başlaması o kadar da zor değildir... Aşktan değil, onun kaçmasından korkun ve doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı.

Hayat zaten kocaman bir yalan, bu kadar sahteliğin içinde gerçek ve doğru olan tek güzellik AŞK!!!

Lütfen ona haksızlık etmeyelim...




Aşk Nedir?
Aşk / SevgiAşkın yüzyıllardan beri tanımı yapılmaya çalışılır. Yalnız yazarlar, şairler, bilim adamları değil, belki her yeni aşık çift de kendilerince yeni bir tanım getirmeye çalışırlar. Bu , aşkın herkes için aynı olmadığını, zamana ve kişilere göre değişen bir duygu olduğunu gösterir.

Ama yine de aşkın değişmeyen, evrensel bir yönü de vardır. Bu, iki insan arasında derin ve kalıcı bir ilişkinin kurulmasıdır.

 

Hayatının şu ya da bu döneminde herkesin tatmış olduğu bir duygudur bu: iki insan bakışırlar ve birbirlerine çekildiklerini hissederler. Aşk, rastlantısal ve karşı konulmazdır. Aşık olan insan, aşık olmaya karar verdiği için yapmaz bunu; hatta başlangıçta çok derin bir ilişkiye bile girmeyi beklemiyordur. Aşk, planlanmamış, irade dışı gelişen bir duygusal harekettir. Eski mitolojiye göre, aşık olmak insanın bilincini, iradesini ve yargılama yetisini askıya alır: aşk tanrısı okunu atar ve insan iflah olmaz bir sevdaya düşer. Hemen bütün toplumlarda, daha çok küçük yaşlarda çocuklara insan yaşamının bir amacının da evlenmek, sevmek ve sevilmek olduğu öğretilir. Çevrelerinde herkes evlilikten, büyük aşklardan, erkek-kadın ilişkilerinden söz etmektedir. Ergenlik çağına geldiklerinde çocukların kafaları aşk ve sevgi hakkında bir yığın basmakalıp düşünceyle dolmuştur bile. İlk gençlik çağının ateşiyle, daha aşık olmadan aşk hakkında düşünmeye başlarlar. Bir çok genç, karşılaştıkları vakit "gerçek aşkı" tanıyıp tanıyamayacaklarını merak ederler. Oysa böyle bir merak yersizdir, çünkü herkes kendi başına geldiğinde böylesine benzersiz bir duyguyu hemen ayırdedebilecektir. Bununla birlikte, aşkın hedefini bulamadığı da olur: insan şiddetli bir aşık olma arzusu taşıdığı, içini yakıcı bir sevda duygusu kapladığı halde bir türlü uygun bir sevgili bulamaz. Hiç bir eş adayı, karşı cinsten hiç bir kimse, içindeki kavurucu duyguya denk düşmemektedir. Bu durumdaki insanlar çoğu zaman aşkı idealleştirirler; ideal bir sevgili peşinde koştukları için, gerçekle bir türlü uzlaşamazlar.

Ünlü filozof Eflatun'un "Şölen" adlı yapıtında şöyle bir efsane yer alır: insanlar başlangıçta küre biçiminde yaratıklardır ve öylesine becerikli, zeki, enerjik ve yaşam doludurlar ki, tanrılar kendilerini tehdit altında hissederler. Bu tehlikeden korunmak için bu küre biçimindeki insanları ortadan ikiye bölerler; insanın başlangıçtaki bütünlüğü kaybolur, biri dişi biri erkek olmak üzere iki tane yarım varlık çıkar ortaya. Bundan böyle bu yaratıklar hep yeniden bütünleşmeye, dişi ile erkeği birleştirmeğe çabalarlar; ve bütün enerjilerini de bu bütünleşme çabasında harcayıp tükettiklerinden ötürü de tanrılar için bir tehlike oluşturmaktan çıkarlar.

Bu , aşkla ilgili iki doğruyu dile getirmektedir: birincisi, aşkın insanlara bir bütünlük kazandırdığıdır. Aşk, insanları yarımlıktan kurtarırken, onlara yalnızken sahip olamayacakları bir sınırsızlık ve tamamlanmışlık duygusu vermektedir. Ama aynı zamanda, bu bütünleşme insanların kendilerini harcamalarına tükenmelerine malolmaktadır. Aşık olan insanlar her türlü ihtiyatı elden bıraktıkları, serveti ve başka alanlardaki başarıları bir yana ittikleri için sonuçta mutlaka zararlı çıkmaktadırlar.

Kuşkusuz, bütün geleneksel öyküler gibi bunun da anlattıkları da mutlak olarak kabul edilemez. Büyük aşklar yaşadıkları halde yaşamlarının diğer alanlarında da verimli olabilmiş kişiler olduğu gibi, sırf aşksız kalmaktan ötürü kısırlığa ve başarısızlığa mahkum olmuş kişiler de vardır. Belki söylenebilecek tek şey, aşkın öyle hafif ve iz bırakmadan geçen bir deney olmadığı, sevdaya düşen kişinin her türlü sonuca katlanmak zorunda olduğudur.

"Aile Hekimi" nden alıntıdır.


ADIM CEMCERHAZ ÇÜNKÜ BENİM ADIM CEREN ABLAMINKİ CEMRE KARDEŞİMİNKİ HAZAL HEPİMİZİM İLK ÜÇ HARFİNİ ALDIM VE YAPTIM
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol